18 Ağustos 2015 Salı

Uzakta Yanan Işıklar

Ne desen inanmaya muktedirken zihnim ruhum iğneli yorgun sesinden dolayı... Bir tahta oturtmuşken seni, kalbim değişmeli yol güzergahları hep seni aramalı... Uzun ışıkları yakmış arkadan hızla gelen otomobil gibi dikkatsiz ve aceleci zaman senden uzakta... Varlığın sol köşemde herkes sağ köşede...
Gömmek nedir bilirim toprağın nemlisinde can verebilen turuncu bir ağacın can direnişini... Direnirim özleme... Ellerimi açar rüzgarın can süzücü yakalarını kucaklarım... Bir gün gelecek ve sonsuzluk bitecek biliyorum, zamanın yenilmez ordusu bizi de ufalayacak... Kayıplarımın toplamı değil, kazançlarımın başlangıcı sensin... Senlik bir ben var ki görmeye değer, yaşamaya can atar bir ruhluk anahtar deliğinde... Anlarsan bilirsin, bilirsen görürsün, görürsen yaşarsın, yaşarsan seversin...
Mızıka tınısı değdi bir bardak suya bu gece...
Fazla anlayış hep budandı insanoğlunun bileklerinde, korkmuyor değilim... Üşüyen sırtım bunu daha ehemmiyetli bir şekilde hatırlatmakta geceleri... Ürkütmeli saatlerin püskürtmeli dakikaları bu vakit... İşte mızıka tekrar yürek burkmakta... Eyvallah diyecek dilim var lakin yüreğim yok...
Elbiseleri budasam karşıma her daim dikilen bencillik dostluk yakasına bulaşmışken bile sevgili sevgilim sende haliyle olacaktır... Yapma... Hayatın aşkına beni yollama... Kollarim kalbimden daha kırılgan... Kapımı çalmadan gir içeri... İlkbahar yeşil, sonbahar turuncu bizim baharimiz laci... Renkler gecikti, resmî geçit töreni kuşluk vaktinde uyuma bekleme desem bilirim ki yorgunsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder