30 Kasım 2015 Pazartesi

Yardımcının Hikâyesi

"idi" oldu… yardımcının hikâyesi… dil davasından anlarsın… davayı üstlenen sanık… "dir" senin kalemin… desem yine de anlaşılmayacak... 

dil mantık işidir klişesine çok sığındığım zamanlar benim de olmuştur, o vakitlerde mantığı devre dışı bıraksam da... düşünen adamlara gün geçtikçe saygım daha da çok azalıyor. hepsi reklam afişi gibi başı kesik dolanıyorlar etrafta. 

sonra bileklerimi kesmeden ey ilim diye uluyorum: sen her şeydesin, sen ruhumun kaneviçesi... sen ellerimin aşinalığı, sen bedenimin mihrabı... sen ruhumun bekçisi...

ölmüş insanlığın yalan ilmi kahkaha atarak dönüyor köşebaşından... bu da mı yalan demekten alamıyorum kendimi...

ruhumun artık piyanonun sırayla basılıp ortaya çıkan ezgilerindeki inleme olduğunu diriltiyorum... bir kadın her gün bu denli öldürülemez diyorum, ve yine ölüyorum...

-idi olmak istemiyorum... "dir"liğimi öldürmek istemiyorum... kalbin siyaseti boktan... kapitalist dünyada romantizm gerçeklerle ayakta kalamıyor... romantik gerçekler diye bir cinssizlik türetiyorum sonra dimağımda... ohhh canıma bereket diyerek öc alıyorum tüm realiteden... 

canım?  kezzaplı içkiler içercesine parçalanıyor(um)...  

özenilen fransız kadın ruhuna bela okuyorum bazen... ben ve diğerleri sadece bir kadınız, sınıflandırmaya çalışan her kafanın kuruyup güneşe bırakılmasını istiyorum... dağıtsam şu başsız gövdeleri etrafımdan, gülerek vesselâm diyorum ve yalnızlığa, selamla tek ayak üstünde kırk yalan söylüyorum.

karlı bir gece vakti bir dostu uyandırabilmekli duraklardan falan filan deyip, geçip gidiyorum bu safsatalardan... 

hercailer soluyor, lakin sümbül hâlâ mor, daha vakit varken sıyrılıyorum insanlığın ceseti altında solumaktan... 

inancımı satmıyorum...
satmıyorum inancımı...
inan- satmıyorum -cımı...
sat- inancımı -mıyorum...

velhâsılıkelâm yaşıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder