14 Aralık 2015 Pazartesi

İçten Konuşmalar: Sarışın Sigara

- depremli sarsıntıların iç artçıları şeytanın hesap defterinde ortalarda yer alırken, insanoğlunun amigdalasına atılan taşların çakılı olduğu kuyuların karanlığı vakti zamanında kara renginin siyahını belirlemişti. 

+ cesetin soğukluğuyla ölünün samimiyeti cesetin üzerine örtülen gazeteyle ölünün üzerine örtülen çarşaftaki gibi tek farklıydı fakat yine de yedi farka eşti.

- çalkalamalı içeceklerin gazlarının bedeli kadar ucuz olan şu yaşamın saatsiz otobüsleri ne olursa olsun tıklım tıklım yaşayan bedenler kokuyordu. 

+ acelesiz kapıların kulpları soğuk güzellikler tarafından renklendiriliyordu.  

- hikaye anlatıcıları sıralarını mahalle kahvehanesinin tahta sandalyesine oturup o günkü kurbanını beklerken çatı katındaki kız, gece olmayı bilmeyen akşamda bu yazıyı kaleme alıyordu. 

+ başka yerde olmak isteyen ruhuyla bedeni odasını aydınlatan köşe lambası kadar yol alabiliyordu.

- kavgasının mücahiti olan şehirle alıp veremediği savaşı hiç bitmiyordu. avucunun doluluğundaki hapları boğazından aşağı itse çatı katı yerle bir olacaktı. ve hayat "yaşa beni" diye diretmeli pozlarda yanıbaşındaki yastıkta kıvrılmış uzanıyordu.

+ çizgilerin kelimeleri, eğrili büğrülü, düğümlü ve tuzlu suların aktığı çeşmelerde yıkanan yüzlerin sabah mahmurluğu kadar ak pak olup çıkıyordu. 

- tutunulan yarınlar elde kalan bugünlerle barış ilan etmeye niyetlense de huzursuzluğu bekleyen dimağlar dinginliğin bekçiliğini yapmaya alışmış bünye tatsızlığında suni yüksek tansiyon versiyonları aramaktaydı. 


NOT: Pulbiber Mahallesi'nin grapon kağıdıyla çoğaltılmış Zeyna'ları benim Zeytin'ime sinmiş olsa da zaman artık Kara Kitap'taki kadar galibiyetsiz celâllikteydi. "Benol"cu zihniyetler bir tümene sıkışmış subay emekliliğindeydi. 

zaman artık iyi miydi bilinmezdi lakin "mavi yün bir kazak" olduğu kesindi...  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder