15 Mart 2016 Salı

Gizil Gecenin Ayan Misafiri

Sokak bugün solmuş yapraklı defter arası çiçeklerinin zamanındaydı.
Ellerim baharın başlangıç soğuğunda...
Gönlüm gidenlerin arkasından buruk, kalanların yanında yarımca...
Yarımca, bazı yörelerde çörek ismi. Bende acıların nakaratı.
Kulaklarım kabak kemane burukluğunda.
Ellerimde taşıdığım tamlanamayan bir hüzünden kaynaklı kaynayan çaydanlık sesinin pazar günkü evime vermiş olduğu rehavet.
Karşımda yalanan kedi, dağılmış koltuk, terk edilmiş palto.
Med cezirli bahar zamanlarından bir vakitte çizgili defterimin son sayfalarını karalarken saçlarım kirlenmiş.
Perdesi yarı aralanmış camın buğusuna yazmak istediklerimin sığamayışı gönlümde yük-ül-müş.
Serenadsız balkon demirlerinin üzerinde yazdan kalma hamak ipleri...
Yarımca çözülmüş...
Yağmur dinmiş...
Sarı ışık sönmüş...
Yeşil kazak sökülmüş...
Nihayetinde ayaklarım üşümüş.
Marketin temizlik reyonu dolmuş, ekmek dolabı boşalmış bir gün yaşarken gözlerim dolmuş.
Rüzgara karşı yürüyen yaşlı amcanın kasketi yıpranıp ayaklarıma düşmüş.
Arabalar dizi dizi insanlar ise hep gizlenmiş.
İp dolanmış kulak deliklerim su geçirmez nitelikli. Niceliği metal yoksunluğu...
Beyaz-mavi-kırmızı renkli bayraklar ritmime uymuş sallanırken bacaklarım kırılgan halsizlik dansında.
Bulaşık suyu kirli, mutfak dağınık.
Ev karıncalı.
Ekmek küflü.
Peynir tabağı domatesli...
Gecenin sabahında uyanmak istemeyen insan evladı... İkili noktalara gebeli.
Kaçıp gidenlerin geçirgenliğini kaybetmekten korktuğum için başucumda saklı mendil safrani.
Küller biçare fil gövdesinde... Filler kafileli yollara revan edilmiş.
Parke taşlarının soyu soyunmuş. Büyük düşlerin kırıkları soyunmuş taşların arasına dökülmüş.
-Hava ne ara soğumuş?
-miş bilinmemiş -di'li konuşmalara çok geç kalınmış.
Nokta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder