20 Mayıs 2015 Çarşamba

20 Saat

Şelalenin sessizliği fazlaca gürültüsünden dolayıdır...
Bu ne kesif, bu ne koyu suskunluk yarabbi... Ruhumdan gelen suskunluk değil, dudaklarımı geren kelamsızlık... Kuruduk, çatladık... Evet, çok haklıydın geçti nihayetinde bir gün daha... Çünkü ömür biten bir şeydir, tıpkı tükenmez kalemlerin tükenmezliğindeki gibi...
Bazı şeyler bu denli bilinirken, sakınmak ruhu bir kadından, eziyetin meziyetidir...
Şunu anlayın artık ey yakın yollarımın yolcuları, aradığım değer bulma telaşı değil, başlı başına değerdir... Sevilme ihtiyacı değil tek arzum aynı zamanda sevmek, sevmek, sevmek, sevmek...
Sırtını dönüyor dünya, kimse kimseyi sevmeyince... Bizim anlamımız var, incitme bu anlamı Mor!

Sevişmelidir kanatlar, eller serinlemelidir...
Sıcak olan dükkan içi değil, simaların özüdür... Özü biçip, anlam çıkaramayız... Anlamı kelamla temizlemeye çalıştıkça bırakın artık çamaşırsuyu sıkıştırmayı koltukaltıma...

Atın rahvan yürüyüşü şahlanma bataklığında... Neyin sabrı bu? Ölüyoruz be!

Kulaklarımda çocuktum, ellerimde bir yaşlı... Sırtımda bir hamaldım, gözlerimde sadece bir kadın... Ve sen sadece kağıtlarda bir adam, Mor!

Bu ne yazgı, susluğun pusluğu hâkim... Tanrı'yla konuşmak da kâr etmiyor artık aklıma... Cevap da gelmiyor...

Sen, sen, sen Mor; 20 saat gecikmeli eylemin nerelerde?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder