24 Mayıs 2015 Pazar

Arkası Yarınsız

Makaram sarı bağlamaz benim. Renklerim cebimde taşıdığım küllük değil, kağıttır... Renkler belime bağladığım ebemin kuşağıdır...

"Neden Bilge Karasu baykuş ve kediye takılmıştır?" sualin gerçek ve doğru bir sualdir... Öğrenmeye açsın değil mi? Yüreğindeki merakın, sonucu seni yavaşlatan ruhun ya çekilirse inceden ve usulcadan?... Anlayabilir misin, ellerin ayasından kayıp yittiğini?... Merak ediyorsam seni sadece insanlığımdan değil, seni şefkatlere yatırma arzumdandır... 
Duygularımı bu denli doğurganlaştırmam benim ayıbım değil, kadınlığımdır... 

Ben utanmıyorum...

Mesela salyangoz olduğunu sana anlatmak istiyorum... Salyangozsun, çünkü rengin var... Kabuğun var sığındığın, dava taşıyan ellerin var... Mesela sakalların ağarmamışken saçlarının fazla aceleci oluşu var...
Salyangozun kaplumbağadan farkı nedir biliyor musun, onun kadar yavaş ve garantici de olsa salyangoz kaplumbağadan yaşamasını daha iyi bilir... Bir gün saatlerce izlediğim bir salyangoz güneşin altında kabuğunu sarartırken, demiştim ki "öldü"... Bir süre sonra kafasını kuruttuğu sandığım kabuğundan çıkarıp bir selâm çaktı ve eklene bölüne yürüdü... Yani dava saydığı hayatını güneşe bile korudu... Anlayacağın beni kadınlığımdan dolayı değil, azaplarımın elinden koruyabileceğini biliyorum... Uzaktan sevmek kolaydır, hayali fena kırıcıdır... Olsun varsın sen varsan diriliği şart kıymak benim elimde olamaz! 

Ben korkmuyorum...

Sana anlatmak istediğim gizli hâllerim, değinilmemiş masallarım var...

Peki yağmurun (salyangozlar en çok yağmurla çıkarlar mahallelerin sokaklarına) anlamını bilir misin? Bilmezsen de dinlemelisin, benden...

Anlatan ellerim, dinleyen gözlerim vardır...

Tüm kadınlığı üzerindeki mantoya topladığını söyleyenlere gülerim ben... Kadınlığı tırnak diplerine itenlere de acırım... Kadınlık, gülüşün sıcaklığına gizlenmiş kundaksı bir canlılıktır.

Dilim acıya en çok çimlere konulmuş kahverengi masada alıştı... Kahvelerin sıcaklığında soğuturken içimdeki közleri, dumanlar saçtım da kimse görmedi. Bunlar iyi günler, daha kötüsünü emin ol ben de gördüm. Hem de ne görmek; içtim be içtim.

Kendi familyamı oluşturayım derken elimden giden gitti de hep bakakaldım. Kadınlığı işte tam da o zaman tınlattım tenimde.

Bereket diye hıdrellezde yenilen ne varsa, aşk diye gömülen ne varsa hepsi benim toprağımda göz kırptı...

Canım, kanım, biriciğim, esmerli günlerim; sana diyorum ki gece olmuyor uzaklarda!

Celladıma gülümserken çektirdiğim fotoğraf karesinde kalacak kadar kararma...

Amerika keşfedildi, biz sadece ayık olup ayılabiliriz birbirimize! 

Benden sonra adres ya çöl olur ya da dağlar! Ya ağlanır kaya gibi ya da ah'lanmadan ağaçlanır...

Gerisi yola dökülen çakıl taşları... 

2 yorum:

  1. Yazınızı okumaktan keyif aldım. "Olsun varsın sen varsan diriliği şart kıymak benim elimde olamaz!" cümlesini anlamakta ve yorumlamakta zorlandım. S.ÇETİN

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Varlığını hissettiğini sevmemek nasıl mümkündür, demek istedim biraz da... Teşekkürler...

      Sil