9 Haziran 2015 Salı

Aritmetik Sevda: Mor Dosya

Ferdi Dipnot: Sokak hayvanlarını hiç izledin mi, bir kenara çekilip? - Mesela karşıdan karşıya geçerlerken yolun tam yarısında karşılaştıkları en ufak zorlukta gitmek istedikleri yere değil de gerisin geriye dönerler. Sokakta yaşamalarına rağmen o an, o yaradılışla kurtlar sofrasını boğazlarından takılmadan geçmesini beklersin; ama onlar,  bunları göze al(a)maz! Yani haddinden fazla korku, bazen ürpertir ve seyir keyfini kaçırır. 

İşte o manzarayla ne zaman karşılaşsam gizlendiğim yerden kalkar, gerçeğe dönerim... 

Şöyle ki bir kadın için aşka inanmak o kadar da zor değildir, en azından bir erkeğinkinden farklıdır. Kadın bir adamın bir bakışına, bir gülüşüne, kokusuna aşık olabilir. Büyük büyük eylemsizliğe gerek yoktur, kadın evreninde aşk gerçekliğine... Mesela sen boruyu tamir ederken ellerinin yeteneği, ellerinin ateşe boyun eğdirişi, benim secdem oldu. İşte tam o an yüreğimin derinlerine oturan kaya kıpırdadı ve kazdığım hendeğe yuvarlandı. Oluşan boşluk, pantolon taşıyışındaki yetenekle küllerini sildi.

Sınırlarını çizdiğin 15 kiloluk kedi kollarıma ağır gelirken, senin yıllanan adamlığın kadınlığımın duvarlarında takılı kalmadı, ellerimdeki pamuğu sütlere batırdı ve daha da yumuşattı. Ve o an kımıldamayan dudaklar, gözlerin buğusunda en içten sesle yakardı: "Adamım, Mor'um; sen yeter ki sevilmesini bil!"

Sonnot: Sevgi, hak ve hukuk muhasebesi değildir, muhalefetin sınırlarında kuru inadın sınırlarında değil, bir yatak sıcaklığındadır...

Feyz almama gerek yok, benim kadınlık davamda feyz zaten tenimde, dimağımda, toprağımda, rengimde...

Senin bakışlarındaki sıcaklığı taşıyamayan bedenin beni ürperttikçe benim yavaş yavaş adımlayasım geliyor yalnızlığıma...

Gecenin en köründe sevişebilecek olan bu kadın, sessizce konuşarak gitmeyi de yaşamıştır. Çabuk ağlatabilirsin kadını; ama uzun uzun güldürmen çok daha kolaydır...

Öptüğünde iç organlarının sallandığını - bağlarının tek tek kopuşunu - hisseden kadın unutmayı da reddeder...

Adam, seni bekleyen kedim değil, benim...

Adam, ben taktik - teknik kadını değil, ben bir sevişme tadındaki hayatım... Ekmek nimetliğinde sunak yapmış aşkı çiğneme değil, tadını alma derdinde olan bir kadınım...

Aşık olduğu adamın ismini çocuğuna taşıyan anne kutsallığında aşkı kaynatan, suskun bir kadınım...

Sen hiç aşık oldun mu? Ben bir kere oldum, dirildim... Sonunda darağacına taşınsam da nefesimi vermedim... Korkmadım, ben tekrirli hislerden... İddiam; sevgi gücü oldu ve siz (adamlı biblolar) hep iddiamdan vursanız da ben, caymaları değil, umutları derledim prangalarıma...

Kirpiklerim ıslandıkça, tırnaklarım güçleniyor... Geceleri terk ettiğim küpelerim nemini sabaha kaybetmiyor. Zaman bölücü değil, tınlamalıdır kâküllerimde...

İç yakan sesim, içte yankılandıkça gülüşüm kristal kırıklığında ufalanıyor...

Parçalama...
Bocalama...

Artık, nefeslenme zamanıdır...

Aradan geçen sağaltıcı zaman sonra, basit bir seslenme ile bütüncüllük kaldığı yerden devam edebilir...

Artık dava dosyası senin rafında. Dava adamı olduğunu göster bana, inanmaklığı yaşatayım sana...    

Ünlüyorum: Rüzgâr kurumadan gel!

Gel, edimli bir fiilin gövdesidir. "Etmek"lik, "Eylemek"lik olsun ayalarda... Kollarda kalan yükler, omuza yükselsin, saçlarımız aklansın...

Arzum: Aritmetik sevda ortalaması, tekli hayatın paydasında ufalanmasın...

Selametle...

2 yorum:

  1. Ağlatmak marifet değildir kadını. Önemli olan onu güldürebilmek, mutlu edebilmektir. Obez kedilere hayır :) Yine güzel bir iç dünya yazısı. Kalemine sağlık. S.ÇETİN

    YanıtlaSil