2 Haziran 2015 Salı

Vurgu Kelâmın Harfliği...

Kaç kere şaşırabilirsin adımı sayıklarken... Kör koza kul olmuş bu kadının razılığını kıymaya geldiysen paşam, olmaz, elinden gelmez bu anarşistlik... Davan muhalefet olmaksa devlete, kadınla başlamamalısın karşılığa... Kayıp en başta olur, yenilir; yenilginin zafer tâkını takar da boynuna dolaşırsın... Acırlar... Yanarım...

Vişneyi kiraz diye diretmen, erik ağacını bilmemem bize aykırılık kazandırır, kayıp değil...

Anlaşırız biz seninle sen yeter ki kabullen kadınlığımı... Sevdaya bulaşmamış ellerin o kadar belli ki saç diplerinde... İnatçılığın bir keçi sakalının kıvrımlarındaki kadar uçucu toslamalarda...

Yemezler, Esmerim...

Yorgunum aslında, aşkın kanunu duman etmişken, bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin... sol yanım tunç çağının son demlerinde...

Yangın var bu avuçlarda... Çakmakların gazı bitik, kibritler her daim piyade...

Bu akşam ellerim küçük bir bebeğe dokundu, avuçlarım o an şefkatle, sevgiyle, annelikle doldu... Rengi daha keskinleşmemiş kristal bakışları bakarken doldu göğsüm sütle... Rahmim anne sıcaklığında, hatırladım bin kez kadınlığın kisvesinde emanetimdeki cevheri...

Adam, ben kadınım, ben anneyim, ben sevenim, ben sevilmek istenenim, ben hayatın ah'ladığı anım... Zamanın zembereği, hayallerin bekçisi, suyun kaynatıcısıyım... Hastalığındaki bir tas çorbayım...

Anlayacak göz yok sende, dimağın saf, anlayışın katmersiz ve inatlı bir sır...

Hayırlısını dilemek dillerin alışkanlığı, dünyanın başıbozukluğu ezelden ebed eksiliği... Malumat zihine çakılmış kazık... Nereye kadar o'nun bu'suyla şu'nun diğeriyle yetinmeklik...

Kıyamet istemekle kopmuyor, bu daha önce çok istendi... Fırtınalar dindiyse dinginliğin intiharı bu elleri kirli kılmasın... Kara atını bağla kütüphane yollarına da kitap sıcaklığında yaşansın aşk...

Sana mı söylüyorum bunca şeyi, üstüne alınabilirsin ya da erik ağacında bekleyebilirsin beklemekliğin gecikmişliğini...

İddiam: Erik ağacı olmasa da vişne olduğu kat'i...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder